BULUTLAR…

(Nilüfer'de Yerel Gündem Dergisi, Mart 2007 )
Hindistan’ın kuzeyindeki Uttar Pradeş eyaletinin Agra kentine yakın köylerinden birinde, yağız mı yağız bir delikanlı yaşar. Adı Maşeh’tir. 20 yaşındaki Maşeh, kendinden bir yaş küçük dünyalar güzeli, sürmeli gözlü kuzeni Guriya’ya aşık olur. Guriya da Maşeh’siz yapamayacağını anlamıştır.
Ancak, yaşadıkları kapalı çevre, ilişkilerini onaylamayacaktır. Çünkü hem kardeş çocuklarıdırlar, hem de başkalarıyla evlenmelerine karar verilmiştir. Bu nedenle, aşklarını saklamaya karar verirler. Gidebildiği yere kadar böyle gidecektir.
Her şeyi saklayabilirsiniz.
Ama tutku, çuvala sığmayan mızrak gibidir.
Yasak aşk, ortaya çıkar.
Guriya ve Maşeh, köyden kaçarlar.
İstedikleri tek şey, birbirleridir. Mal, mülk, para, altın değil…
Guriya Maşeh’i, Maşeh de Guriya’yı istemektedir.
Hepsi bu…

Ama aileleri, peşlerini bırakmaz. İktidar, öyle güçlü bir zehirdir ki, dünyanın en fakir ülkelerinin en fakir köylerinde bile, en zengin ülkelerinin en zengin kentlerindeki kadar ihtiras vardır. “Nasıl olur da benim dediğimi yapmazsın?”
Ve babalar, peşine düştükleri aşıkları yakalarlar.
Yolda gelirken dövülen Guriya ve Maşeh, köyün ihtiyar heyetinin karşısına çıkartılırlar. Heyet o kadar ihtiyardır ki, aşkın ne olduğunu tamamen unutmuştur.
“Bitecek bu iş. Ayrılacak ve birbirinizi bir daha görmeyeceksiniz! Guriya evlenip başkente gidecek.”
Bitecek mi?
Ayrılmak mı?
Onu bir daha hiç görememek mi?

Hayır!
Genç çift, ihtiyar heyetinin yüzüne “hayır!” diye haykırırken, birbirlerinin gözlerinin içine gülümsemektedir.
Eh artık, bu kadar da asi olunmaz ki!
“Sen bana nasıl karşı çıkarsın?”
Zaten ağır bir suç işlemiş, aşık olmuşlardır. Bir de ihtiyar heyetine, geleneklere, yasa koyucuya karşı çıkmak ha?
Tabii ki bu işin sonu hayırlı olamaz.
İhtiyar heyetinin eli sopa tutanları, bu kutsal görevi yerine getirmek üzere, köyün meydanındaki yerlerini alırlar. Bir grup, genç kızın üzerine, diğeriyse delikanlıya çullanır. Ellerindeki odunlar, Guriya’nın narin bedenine indikçe, genç kız “ah!” diye değil, “Seni seviyorum Maşeh!” diye bağırır. “Ben de seni aşkım, Guriya” yanıtı yankılanır köy meydanında gür sesli yağız delikanlının. İki gencin kardeş olan anneleri, birbirlerine sarılmışlar, hıçkırarak evlatlarının yok oluşunu çaresizlik, hiçlik, kimliksizlik, ezilmişlik, yok sayılmışlık içinde izlemektedirler.
Genç kızın güzel gözleri tamamen şişmiş, şişler yarılmış, güzel yüzünün her yeri kan içinde kalmıştır. Delikanlının durumu da hiç farklı değildir. Artık cümle kuramaz haldedirler. Genç kızın ağzından son kez cılız bir “Maşeh” çıkar… Maşeh, tüm kemikleri kırılmış olan kolunu Guriya’ya doğru uzatmak ister ama beceremez. Seslenmeye çalışsa da, nefes borusuna kan dolduğu için, hırıltıdan başka ses çıkartamaz. İkisi de kafalarına yedikleri darbeler nedeniyle bilinçlerini yitirir, birkaç saniye sonra da son nefeslerini verirler.
“Benim sözümü dinlemeyenlerin sonu budur işte!”
Anneler artık dövünmektedir. Evlatlarının ölüsüne koşmak isterler…
İhtiyar heyetinin genç ama artık epey yorgun erkekleri, buna izin vermez.
Çünkü suç büyüktür ve merhamet gösterilmemelidir.
Ölüye bile!

İnfaz henüz bitmemiştir!
Küçük bir dinlenme molasından sonra “heyet”, köyden toplanan iri kıyım bıçak ve baltalarla cesetleri parçalamaya girişir. Kollar, bacaklar, ölüsü bile güzel kafalar, gövdeler… Parçalar bir araya getirilir meydanda. Daha önceden hazırlanmış odun, çalı çırpının üzerine konur. Öfkesi dinmemiş, ağızlarındaki köpükler kurumamış, hıncını alamamış kitlenin iştahı hâlâ kabarıktır.
Ateş yakılır.
Gürüldeyen ateşin sesine zafer çığlıkları karışır.
İnfaz tamamlanmıştır.

İki gencin parçalarından çıkan duman, yek vücut olarak göğe yükselir.
Guriya ve Maşeh’in aşkı duman olmuş, Hindistan semalarına yükselmektedir.
İhtiyar heyeti bunu görmez bile…

Bütün bulutlar dünyayı dolaşır.
Gökyüzüne iyi bakın. Guriya ve Maşeh’i orada bir yerde görebilirsiniz. Belki yağmur olup üzerinize düşebilirler bile. Olur da onları göremezseniz, üzülmeyin. Ama, 1 Şubat 2007 tarihli gazetelerden okuduğum bu haberdeki aşkın gerçek olduğundan emin olun ve sakın, “Yahu evlenselerdi bile birkaç sene sonra aşk mı kalırdı zaten” diye düşünmeyin arkalarından. O zaman onları incitirsiniz.
Çünkü Guriya ve Maşeh, af dileyip yaşamı seçeceklerine, yani, kalıp o beyinsiz katiller sürüsünün bir parçası olacaklarına, ölmeyi tercih ettiler. Onlar gibi olmayı reddettiler.

Aşk, 21.Yüzyıl’da, Hindistan’ın kuzeyindeki bir köyde, bir kez daha kutsandı.
Leyla ile Mecnun…
Ferhat ile Şirin…
Kerem ile Aslı…
Tahir ile Zühre…
Romeo ve Juliet…
Guriya ve Maşeh…

Bulutlara bakmayı unutmayın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DENİZCİ Mİ OLMAK İSTİYORSUN? KÜREK ÇEK!

DİVÂNÜ LUGÂTİ’T TÜRK’TE DENİZCİLİK TERİMLERİ TARAMASI

PÎRÎ REİS NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?